Öne Çıkanlar
İbrahim Aybar ile Röportaj: Otomotivden Paylaşım Ekonomisine Uzanan Serüven
Otomotiv sektörünün dinamik dünyasından, paylaşım ekonomisinin yenilikçi vizyonuna uzanan bir yolculuğa tanıklık etmeye hazır mısınız? Sektörün öncü isimlerinden İbrahim Aybar ile gerçekleştirdiğimiz bu özel röportajda, onun zengin kariyer serüveninden önemli dersler çıkaracağız. Otomotiv sektöründe yaşanan dönüşümlerden, sürdürülebilirlik adımlarına, araç kiralama sektörünün geleceğinden, genç profesyonellere verilecek tavsiyelere kadar birçok konuyu ele alacağız. İbrahim Bey’in deneyimlerinden yola çıkarak hem sektörel gelişmeleri hem de bireysel kariyer yolculuklarını şekillendirecek değerli içgörüler sunacağız. Bu yolculukta bize katılın ve otomotivden paylaşım ekonomisine uzanan bu etkileyici serüveni keşfedin.
Merhaba İbrahim Bey, otomotiv sektöründen paylaşım ekonomisine uzanan kariyer yolculuğunuz oldukça etkileyici. Bu serüvende sizi şekillendiren deneyimler nelerdi ve bugün bulunduğunuz noktaya gelmenizdeki en büyük etkenler hakkında bize biraz bilgi verir misiniz?
Aslen Uzay Yüksek Mühendisi olarak üniversite öğrenimimi tamamlamama rağmen iş hayatım ağırlıklı olarak otomotiv sektöründe geçti. Sektörün hem üretim hem de dağıtım ve pazarlama alanlarında uzun yıllar üst yönetici olarak görev aldım. Profesyonel hayatımı 2000 yılından itibaren Renault Mais Genel Müdürü ve 2016 yılında Yönetim Kurulu Başkanı olarak çalıştıktan sonra 2017 yılında emekliye ayrılarak noktaladım.
Renault Mais’te genel müdür olarak çalışırken 2010’lu yıllarda global otomotiv endüstrisinin otomobili sahiplenmek yerine ona ihtiyaç duyduğu kısa süre için kiralayarak sonrasında bırakma eğilimine hızla yöneldiğini gözlemledim. 2011 yılında Thomas Kalanick’in ABD’de başlattığı UBER uygulaması olağanüstü büyüme hızıyla dikkatimi çekti. Fransız Frederic Mazzella’nın kurduğu Bla Bla Car girişimi bir başka dikkat çeken uygulama oldu. Yine Fransa’da 2012 yılı başında Paris sokaklarında hızla yayılan ve bataryadan elektrik enerjisi kullanan 4000 adet Bollore tipi B segment hatchback otomobiller dikkatimi çekti. Bu otomobiller mobil telefonlardan herhangi bir şarj noktasında dijital kiralanarak kiralamanın bittiği şarj noktasına bırakılabiliyordu. Kredi kartınızla dijital olarak kullandığınız kadar ödüyordunuz. Autolib isimli bu otomobil paylaşım girişimi ile yakından ilgilendim. Gerçi 2018 yılında bu girişimin Paris faaliyeti sona erdi ama hepimize yeterince ilham vermiş oldu. 2017 yılında emekliye ayrıldıktan sonra global olarak otomobil paylaşım uygulamaları üzerinde durmaya devam ettim. Yurt dışında incelemeler yaptım. Kendi web sitemde çeşitli yazılar yazdım. 2018 yılında ülkemizde Garenta bünyesinde faaliyete başlayan Moov otomobil paylaşım uygulamasını da yakından izliyordum.
2019 yılındaki yerel seçimlerde İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı seçilen Sn. Tunç SOYER, İzmir’de çağdaş bir şehir içi ulaşım modeli geliştirmek istiyordu. Yakın dostum sevgili Osman Uslu aracılığıyla talebi aldım ve Tunç başkana Ağustos 2019 ayında bir sunum yaptım. Sunum sonrası toplantıdan otomobil paylaşımını İzmir’de 2020 yılı başında başlatma kararı çıkınca ben Vesiile Paylaşım Ekonomisi Çözümleri A.Ş. nin kurucu ortağı olarak paylaşım ekonomisi alanına giriş yapmış oldum. RentiCar kurucu ortağı sevgili dostum Zafer Salman’ın katkısını alarak o yıllarda görev yaptığı Garenta Moov ile 2020 yılı şubat ayında İzmir Akıllı Paylaşım isimli otomobil paylaşımı faaliyetini başlattık. Zamanla İzmir BB iştiraki İzelman’a ait 25 adet elektrikli otomobilin filoya katılımıyla ve başarıyla uygulama devam ediyor.
2020 yılı sonunda Vesiile yayınlarından çıkan ve ülkemizin ilk paylaşım ekonomisi kitabı olan PAYLAŞ isimli kitabım yayınlandı.
2022 yılında PAYDER Paylaşım Ekonomisi Derneği kuruldu ve derneğin kurucu Yönetim Kurulu Başkanı olarak seçildim. Halen bu görevim de devam ediyor.
Aynı yıl 15 Kasım 2022 tarihinde ülkemizin ilk uluslararası paylaşım ekonomisi zirvesini ‘Paylaşmak Değer Katar’ mottosu ile İzmir’de gerçekleştirdik. Bu yılki Zirve toplantıları için hazırlık çalışmalarımız sürüyor. Global olarak 2025 yılında 1,5 trilyon $ ekonomik büyüklüğe ulaşacak olan paylaşım ekonomisinin ülkemizde de büyük iş fırsatları sunacağına inanıyorum.
Otomotiv sektördeki en büyük değişimleri nasıl tanımlarsınız?
2010 yılından itibaren global otomotiv endüstrisinin yaşamakta olduğu en önemli dönüşüme otomotivde elektrifikasyon diyebiliriz. 2050 yılına kadar global olarak karbon sıfır hedefine ulaşmak amacıyla ülkeler otomotiv endüstrilerini elektrifikasyon için yeniden şekillendiriyorlar. Bataryadan elektrik enerjisi kullananlar ile hidrojen enerjisi ile çalışan taşıt türleri geleceğe hâkim olacaklar.
Bildiğiniz gibi en büyük ihracat pazarımız Avrupa Birliği, üyesi olan 27 ülkede 2035 yılından itibaren fosil yakıt tüketen yeni motorlu taşıt satışına izin vermeyecek. Avrupa Yeşil Mutabakatı olarak isimlendirilen bu yasal düzenleme bizler için çok önemli. Üstelik 2026 yılından itibaren Avrupa Birliği’ne ihraç edilecek tüm ürünlerimiz karbon salıyor ya da üretimlerinde karbon salınıyorsa sınırda karbon vergisi ödeyeceğiz. Metrik tonu 100 € mertebesindeki karbon vergisi rekabetçiliğimize darbe vuracak. Dolayısıyla ülkemizde üretilen ve fosil yakıt tüketen motorlu taşıtları hızla yenilenebilir enerji kaynaklarıyla ürettiğimiz elektrikli taşıtlara dönüştürmeliyiz.
Diğer bir önemli değişim ise ihtiyaç duyulan motorlu taşıta sahip olmak yerine ona erişmek. Motorlu taşıt fiyatlarının giderek artıyor olmasının da ötesinde kullanıcılar, günde sadece 1 saat ortalama ile kullandıkları bu taşıtları otoparklarda yatırmak için neden yüksek bedeller ödediklerini daha çok sorguluyorlar. Ne zaman ihtiyaç duyarlarsa o zaman ihtiyaçlarını giderecek sürede kullanmayı tercih ediyorlar. Global otomobil paylaşım pazarı 2025 yılına doğru 15 milyar $ gelir sağlıyor olacak. On yıllık büyüme oranının %2100 üzerinde olacağını araştırmalar söylüyor. Öte yandan 2030 yılı itibariyle sıkça görmeye başlayacağımız Robotaksi uygulamaları ile otonom ulaşım araçları bizleri taşıt kullanma zorunluluğundan uzaklaştıracak. Şehir mimarileri, yerleşim planları değişecek. Şehir alanları çok daha fazla oranda insana ait olacak. Taşıtlara değil. Bireysel motorlu taşıt sahipliğinin giderek sona ereceğini akılda tutarak geleceğimize yön vermeliyiz.
Otomotiv sektörde sürdürülebilirlik adımları neler olmalı?
Sürdürülebilirlik deyince daha çok çevreye uyumlu politikalar akla geliyor. Kısmen buna katılıyorum. Ama sadece bu değil. Aynı zamanda kurduğumuz iş modelinin finansal olarak da sürdürülebilir, kazançlı yatırımlarla gelişmesi önemli. İnsan kaynağına sürekli yatırım, otomotivin geleceğini şekillendiren öncü iş modelleri yaratabilmek, sosyal sorumluluk sahibi girişimler ile toplumun takdirini toplamak ve bunu sürdürmek bence sürdürülebilirliğin olmazsa olmazları.
Paylaşım ekonomisinin araç kiralama sektörüne olan etkisi hakkındaki görüşleriniz nelerdir? Bu iki alan arasındaki sinerjiyi nasıl değerlendiriyorsunuz ve bu etkileşimin potansiyel sonuçları neler olabilir?
Paylaşım ekonomisi taşıt kiralama sektörünün kısa süreli kiralama alanına hitap ediyor. Giderek tüm taşıt kiralama kuruluşlarının bu alanda faaliyet göstereceğine inanıyorum. Free-floating diye bilinen, taşıtı gidilecek yerde bırakabilme modeli günümüzde işletme zorluklarını tam aşamamış olsa da sürekli gelişiyor. İstasyon bazlı taşıt paylaşımı gelişme potansiyeli gösteriyor. Kişiden kişiye kiralama modeli taşıt sahibi kişilere de ek gelir sağlayabiliyor. Bu konu üzerinde çalışıp güvenilir işletmeler yoluyla taşıt sahiplerini de taşıt paylaşımına yönlendirmek gerekiyor. Ülkemizdeki taşıt kiralama şirketleri henüz ağırlıklı olarak kurumsal taşıt filolarıyla işletme yapmayı sürdürüyor. Halbuki kişilerin sahip olduğu taşıt potansiyeline daha çok eğilirlerse ortaya çıkan sinerji çok daha büyük olacaktır.
Araç kiralama sektörünün geleceğine dair öngörüleriniz neler?
TOKKDER raporuna göre 2017 yılından 2021 yılına kadar ülkemizde filo adetleri ve kurumsal müşteri adetleri düşme eğilimine girmişti. Son iki yılda dengelenme olduğunu görüyoruz. 2023 sonu itibariyle taşıt kiralama sektörü 250 bin adetlik filo büyüklüğü ile toplam 27 bin kurumsal filo müşterisine hizmet veriyor. Bu rakamlar 2017 yılında sırasıyla 366 bin adetlik filo ve 64 bin kurumsal müşteri düzeyindeydi.
Tabii bunun çeşitli nedenleri var. Ülkemizdeki makroekonomik gelişmeleri en başa koyabiliriz. Taşıt fiyatları ve finansman şartları bundan direkt etkileniyor. Dolayısıyla TL bazında oluşan aylık kiralama fiyatları kurumsal müşterileri cezbedemiyor. Uzun dönemli kiralama kontratlarının 12 aylık daha kısa dönem kiralamaya döndüğünü gözlemiyoruz.
Tüm bu gelişmeler bir yana, taşıt kiralama ve taşıt paylaşımı faaliyetinin günlük kısa süreli kullanım için taşıta erişme ihtiyacını duyan müşteri talebiyle önümüzdeki 10 yıl içinde büyük artış göstereceğini düşünüyorum. Artık uzun süreli kontratlar yerine kısa süreli günlük kullanımlar tercih görecek. Bugün taşıt kiralama sektöründe yer alan işletmelerin gidişatın farkında olduklarından eminim. Yakın gelecekte otonom sürüşün yaygınlaşacak olması bu görüşü teyit ediyor.
Karşılaştığınız zorluklar ve çözüm yöntemleriniz nelerdir?
Paylaşım ekonomisi kavramı aslında bizim kültürümüzde köklü olarak mevcut. O nedenle henüz insanlar çekimser dursalar da gelişme hızının yüksek olacağını düşünüyorum. Üstelik paylaşım ekonomisi faaliyetinde bulunan girişimciler birçok teknolojik yeniliği kullanarak yeni ve cazip girişimlere imza atıyorlar. Örneğin 2023 yılı itibariyle ABD, Çin, Almanya, Fransa, İngiltere ve Birleşik Arap Emirlikleri genelinde yaklaşık 500 milyon kişi, kazanç elde etmek için son 3 yılda varlıkları, mülkleri veya hizmetleri paylaştı. Aynı dönemde 680 milyondan fazla insan bu paylaşım ekonomisi varlıklarını veya hizmetlerini tüketti.
Ülkemizde yasal düzenlemelerin paylaşım ekonomisinin önünü açacak şekilde ele alınması çok önemli. Bu konuda yol katetmek gerekiyor. Serbest iş ve işçi haklarının teminat altında olması, paylaşılan varlıklara yönelik kriminal girişimlerin önlenmesi, bireysel girişimcilerin mali yönden adil destekler alması birçok insanımızın paylaşımlı iş alanlarına katılmasını sağlayacaktır. Geleceğin fırsatlarını paylaşımda görerek yılmadan çalışmaya devam edelim. Gelişecek isek paylaşacağız, paylaşarak gelişeceğiz.
Genç profesyonellere ana tavsiyeniz ne olurdu?
Genç girişimcilerimizin paylaşım ekonomisiyle ilgili birçok yeni girişim alanları bulacaklarından eminim. Dijital teknolojileri yaygın kullanabiliyorlar. Hiyerarşi içine girmeyi sevmiyorlar. Yeter ki yetkinliklerinin farkında olup yılmadan çalışsınlar. Hayallerine sınır koymasınlar. Son 10 yılda dünyadaki paylaşım uygulamalarında sınırsız başarı örnekleri var.
Örneğin bir büyük başarı hikayesi olan AirBnB kurucusu üç genç insan olan Brian, Nathan ve Joe’nun hikayesini okusunlar. 2008 de yirmili yaşlarda işe başladıklarında onları kimse bilmiyordu. Geçen yıl AirBnB uygulamasını kullanan 150 milyon insan 1 milyar üzerine geceleme yaptı ve AirBnB şirket değeri 113 milyar $ oldu.
Aynı şekilde 2011 yılında birçok aile içi sorunla uğraşırken arkadaşından eşya ödünç alarak eşya paylaşımı fikrini geliştiren Hollanda’lı Daan Weddepohl, kurduğu Peerby dijital uygulama ile günümüzde 4 milyon $’lık işin sahibi.
Formül çok net: Girişimci olacağız, bilimsel bakacağız, cesaretimizi koruyacağız, akıl danışmaktan çekinmeyeceğiz, risk alacağız ve işimizi severek çok çalışacağız. Sonuçta şansımız bize yardımcı olacaktır. Onun için iyi planlama yapsınlar, iyi organize etsinler, iyi uygulasınlar ve sonuna kadar takipçi olsunlar. Mutlaka başaracaklardır.